Taze ekmek! Sıcacık yeni pişmiş!” Hafize Ana bir hışımla çıktı kapıya:
– Bana üç ekmek ver oğlum.
– Hayırdır Hafize Ana bugün misafirin mi var?
– Yok be oğlum bizde misafir ne arasın? Her zaman bir fazlası olsun.
Ekmekçi fazla söz etmeden ekmekleri uzattı, elleri çalışmaktan nasır tutmuş emektar kadına. Hafize Ana’nın kurduğu sofrada yalnızca çatal kaşık sesi duyuluyordu. Oğlu Hüseyin askere gitti gideli hep böyle sessizdi sofraları ve yine fazladan koymuştu çatalı kaşığı. Bir insanın varlığını ya da yokluğunu masaya konulan çatal bıçak sayısı belirler. Kişinin evinden çok gönlünde ne kadar yer ettiğini de fark edersin aslında. Zaten insanın evi başka bir insanın gönlü değil midir? Öyledir ya. Sessizliği Cemal Bey’in öksürüğü bozdu:
– Hanım yine fazladan koymuşsun çatalları. Hafize Ana dalıp gittiği diyarlardan sofraya kaydırdı gözlerini. Ve cevapladı eşini:
– Ne yapayım Bey? Ana olmak böyle bir şey işte. Her zaman bir fazlası olsun.