Bir tarihsel anlatının iktidar gözüyle değil de halktan birinin bakış açısıyla, gündelik hayatı da içine alacak şekilde verilmiş olması başlı başına çok değerli. Savaş, göç, işgal, yoksulluk gibi önemli olay ve durumların halk üzerindeki etkisi ancak böyle hissedilebiliyor çünkü. Geniş bir ailenin halka açık tarihini, duyarlı, toplumsal sorumluluklarının farkında bir kalemden okumak bir ayrıcalık.
Aile tarihi üzerinden, resmi söylemin dışında “kim olduğumuza dair” edindiğimiz farkındalık da paha biçilmez. Ataları kanlı canlı karakterlere çevirerek onları anlamaya çalışmak, bu şekilde yaşatmak ve anmak yaratıcılık da gerektiriyor. Tarihi arka planı, sokakları, evleri, duyulara hitap eden unsurlarla canlı biçimde verebilmek, iyi bir hayal gücü ister ki bu Her Yer Vatan Toprağı’nda var. Her yeri vatan toprağı olarak görüp oralarda verimli ve keyifli bir hayat kurabilen, oralara uyumlanarak dostluklar geliştirebilen özel insanlarla dolu bu aileyi tanımak çok ufuk açıcı. Vatanseverliğin anlamı üzerine tekrar düşünme fırsatı veriyor.
Edebiyat Öğretmeni ve Eleştirmeni Sabriye Özerdem
Türkan Saylan ne demişti: “Eğitimli her kadının demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bir borcu vardır.” Cumhuriyetimizin kurulma günlerine bizzat tanıklık eden, milletine de devletine de büyük bir sevgi, minnet ve şükranla bağlı olan bu insanların bilgi ve düşüncelerini tarihin akışı içinde aktarmaya çalışırsam, acaba biraz olsun borcumu ödeyebilir miydim?
Sema Tural Tatar