Ali sorularında ısrar edince dayanamadı Yağız ve bunca zamandır edindiği tecrübeyi aktardı: “Yalnızken duyuyorum çünkü kendimi. Hatta biliyor musun, her şeyi: kıyıma vuran hırçın denizi, penceremde süzülen hüzünlü yaprağı, bedenimde adımlayan sevimli karıncayı, ufkumda kanat çarpan neşeli martıyı ve her gün, yılmaksızın, zihnimde doğup kalbimden fışkıran güneşi…” Sustu ve gözlerini sabitleyecek hayali bir nokta aradı. Bulduğunda tebessümün sıcak gölgesi yüzüne düşmüştü bile. Heyecanla devam etti: “Güneş derken neyi kastettiğimi anlamışsındır umarım.” Amacı onaylanmak değildi tabii. Sağ elini, en başından beri kendisini dinleyen arkadaşının omzuna koyarak konuyu noktaladı: “Anlayacağın kardeşim, yalnızlık benim için her şeyden fazlası: O, aşkın sesi.”
Birinci kitabımız Her Şeye İnat’ın devamı olan Her Şeye İnat İkimiz adlı romanımızda yine sürpriz bir sona ve kahramanımız Yağız’ın gerçek dünyasına şahit olacaksınız.