*Oysa konuşsak. Aynı dili. Belki ağır. Belki mesafeli. Belki çok yakın ama yakıcı, yıkıcı.
Olsun. Belki bağırırız da, tüm hıncımızı. Ağzımı bir açarım, deliklerimden sızan kanlar çekilir, nehir olup ağzımdan dışarı fışkırır. Bir kerede. Ne söyleyeceksem söylerim. Taş taş üstünde kalmaz.
Olsun. Dökülen sıvalarla kendimi yamarım. Belki bir döktük mü içimizi, bir konuştuk mu, küçülüverir meseleler.
Bu muymuş, deriz. Belki gülebiliriz halimize, kim bilir?
Çay koyarız, girer battaniyenin altına sevişiriz. Kim bilir?
Sonu mutlak güzel olacak. Ya öyle, ya böyle. Ya beraber, ya ayrı. Ama bir sonu olacak bu kendi zihinlerimizde tuttuğumuz nöbetlerin. Bu duvarlara çentik atmayı bırakacağız. Benim beneklerim kaybolacak; o, limonları unutacak.
Vazgeçeceğiz. Ya da inadına.*