"Bir kadın kaç yıl yaşardı? Kaç yılda eskirdi? Çok yıl yaşamış pencere camları dibine doğru akar, kalınlaş-ırmış zamanla. Eskiyen cam dibine ömrünü biriktirirmiş. O dibe çöken kum tanecikleri halamın otuz yıllık can birikintileriydi. Her kum zerresinde fırtınada çığlık çığlığa bağıran ağaç dallarının sesi vardı. Eflatun gökyüzüne özlemle dalan kadın bakışlannın sıcaklığı, çaresiz anlarda parmaklarının izi vardı o zerreciklerde."
"...dünüm çok oldu. Şimdi yannım az... yaşadım diyebilmek için yazdım. Anılarımı, hayallerimi havasız bir zindanda boğmak istemedim, onları serbest bıraktım, diledikleri zamanlarda ya da mekânlarda geldiler, kendi canlılıklan ile yaşadılar..."
Göynüklü Fatma Hanım`ın anıları yıllar boyu sandıklarda, çekmecelerde havasız kaldıktan sonra Özlem Eren`in eline geçmiş. Bu kitabın sıcaklığı sadece anıların yazarından değil romanın yazarından da kaynaklanıyor.
Hemheme, hepimizin kök yolculuğu aslında. Türkiye insanının, bu topraklarda yeşeren tüm dalların köklerinden biri...