Fransa’da Heidegger felsefesinin alımlanışı, I. Dünya Savaşı’nın gölgesinde yetişen ve daha sonra geleneksel Fransız felsefesine yüz çevirerek, yabancı entelektüeller aracılığıyla Almanya’dan ithal edilen felsefi düşüncenin yeni ve farklı yapısına yönelen bir neslin –bir grup entelektüelin (Raymond Aron, Jean-Paul Sartre, Maurice Merleau-Ponty, Jean Beaufret vd.)- hikâyesidir. *1933 nesli* olarak adlandırılan bu genç Fransız entelektüellerin yanı sıra 1950’lerden sonra Heidegger’i ilginç bir şekilde *farklı sapakların kesiştiği bir kavşak* noktası olarak gören postyapısalcı filozoflar (Gilles Deleuze, Michel Foucault, Jacques Derrida), niçin Heidegger felsefesine yöneldiler? Ve niçin bu felsefeyi coşkuyla alımladılar? Paris Üçlemesi’nin (Nietzsche-Heidegger-Hegel) ikinci ayağını oluşturan Heidegger Paris’te, bu sorulara alternatif cevaplar bulmanın ötesinde Heidegger’i *zenginleştiren* yeniden okuma stratejileriyle gerçek bir okuma şöleni sunmaktadır.