Resulü Ekrem Efendimizin bu fani cihandan göçüp gitmeleri, Medine`yi en derin bir mateme gark etmişti. Fakat Hazreti Fatıma`nın çektiği ıstırap okadar büyük idi ki; onun hiçbir şeyle teselli bulması mümkün değildi. Hatta zevci Hazreti Ali`nin, sarf ettiği bütün gayretler boşa gitmişti; gözyaşları dinmemişti.Günlerce:"Ey rabbin rahmet davetine icabet edip giden babam!Ey ölümünün davetçisi Cebrail olan babam!Ey Rabbi izzetin yakinine uçan babam. Diye feryat etmişti. Hazreti Fatıma`nın bu feryatlarını duyanların tüyleri ürperirdi.Onun çektiği acıyı düşünerek kendilerinden geçerlerdi. Her gün gidiyor; sevgili pederinin kabri üzerine kapanarak oradan aldığı avuç avuç toprakları yüzüne gözüne sürüyor;"Subbet aleyye mesaibun lev ennehaSubbet alel eyyami sırne leyaliya." Diye inem inim inliyordu.Bu onun söylediği en son mersiye idi. Bunun manası;"Benim üzerime öyle musibetler döküldü ki, eğer bunlar gündüzler üzerine dökülmüş olsaydı mutlaka gece olurdu."Sevgili Fatıma`sının mübarek cesedini omuzlarına yükledi. Tam kapıdan çıkacağı zaman, Hazreti Abbas`a rast geldi. Onu da yanına alarak, Resulullah`ın defnedilmiş olduğu hücrenin arka tarafındaki Baki` denilen Kabristan`a gitti. Resulullah`ın Kerime-i Pakizesi ve kendisinin eşsiz ve emsalsiz zevcesi Hazreti Fatıma`yı, sessiz sedasız oraya defnetti. Bu mübarek vücut, toprağa girdiği zaman, tam yirmi döt yaşında idi.
Yayınevi
:
Akıl Fikir Yayınları
2. Hamur