Kurban edilen köpekler, kadeh yapılan kafatasları, rüzgâra, kirpiye, saksağana, güzel ağaçlara tapanlar, ağaçların oğulları, insanlara yol gösteren hayvanlar, ölen kocasının kuklasını yapıp besleyen kadınlar, gelin evinde üç yıl hizmet eden damatlar ve hayvan ikizinden yardım isteyen, çeşitli eşyaları müzik aleti gibi kullanan Şamanların gündelik hayatlarına, ritüellerine uzanarak Avrupa ve Asya uygarlıkları arasında şaşırtıcı bağlantılar kuran derinlemesine bir analiz...
Hayvan ve Şaman, antik İç Avrasya kavimlerinin ortak dinsel mirasını, iki bin yıldan uzun bir zaman aralığına yayılmış metinlerde anlatılan mitler, ritüeller, efsaneler aracılığıyla ortaya koyuyor. Bu ortak mirasın çağımıza kadar erişen boyutlarını inanç ve ritüellerin sürekliliğinin yanında, Avrasya’nın kalan bölümünde olduğu kadar Avrupa’da da edebi öykü ve motiflere sızan ve orada melezlikler oluşturan etkilerle açıklıyor.
“Hayatı boyunca şaman, ‘kuş-oluş’, ‘balık-oluş’, ‘hayvan-oluş’ yanında İskitlerdeki kadınlaşmış kâhinlerde, 13. yüzyıldaki eşcinsel Moğol şamanlarında ve 20. yüzyıldaki transvestit Türkmen şamanlarında olduğu gibi ‘kadın-oluş’a da girişebilir. Sonuçta çok gelişmiş bir şaman etkinliği olduğu apaçık olan icrasında Tunguz şamanı, nöbet tutan ruhlardan oluşan bir set yaratır. Deleuze ve Guattari’nin dikkat çektiği gibi, ‘hayvan-oluş’ ve ‘kadın-oluş’ olguları, ‘algılanamaz-oluş’a doğru bir eğilimdir. Şaman, topluluğunu korumak için doğanın her koşulunda kendini kamufle eder ve görünmeden başkalarına saldırmak için ruh biçimine girerek harekete geçer. Dolayısıyla şaman, Moğollarda da gördüğümüz gibi, askeri sırlara sahip bir savaşçıdır.”