Eski Haydarpaşa Lisesi, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen subay ve astsubay çocuklarının yeni okullarıydı. Baba ocağından çıkıp geldiklerinde İstanbul üzerlerine heyula gibi çökmüştü. Bu devasa bina ve binanın geçmişi hakkında anlatılan efsaneler onları ürkütürken meraklarını da kamçılamıştı. Hayatlarında yaşamadıkları, hatta hayalini bile kuramadıkları maceralar onları bekliyordu. Adım adım İstanbul’u ve Haydarpaşa Lisesi’ni keşfederek bir yıl sürecek deneyim yaşayacaklardı. Onlar ne kahraman ne de maceraperest yaramazlardı. Her genç gibi hayallerinin peşinden koşan çocuklardı.
Bu romanda anlatılanlar birçok Haydarpaşalının anılarından esinlenerek meydana gelmiş anonim, kurgu bir eserdir. Çatısı gerçeklere dayalıp olup Tarık ve Ünsal olayların odağında ve halen yaşayan iki ana karakterdir.
Bu kitap İstanbul ile Anadolu’daki eğitimin ne kadar eşitlikten uzak olduğunu, aradaki uçurumun asla kapatılamayacağını bize anlatıyor. O gençler imkan buldukları takdirde kimseden geri kalmazlardı. Nitekim hemen hepsi daha sonraki yıllarda üniversite eğitimlerini tamamlamış ve meslek sahibi olmuşlardı. Eski Haydarpaşa Lisesi’nde birer yıllarını kaybetmiş olmalarına rağmen orada kazandıkları ivmeyle geri döndükleri okullarında çok başarılı olmuşlardı.