İnsan başına gelmeyince anlamaz, bilmez kimin neler yaşadığını. Bazen ayıplar, bazen takdir eder. Yaşanmışlıkların tortuları çöker ve tortular zamanla ağırlaşır. Beden taşıyamaz, ayaklar yavaşlar, o noktada dışarıdan izleyenler gelir üzerine, anlamaya çalışmadan yargılama başlar.
İnsan doğasında vardır; yanlış olmasa bile bu durumda kendini savunmaya geçer. Kendini savunurken yaşadıklarının, kararlarının, yaptıklarının yanlış olduğunu düşünür. İkilemlerle yaşamak zorunda kalır.
(…)
Aslında vitrinde güzel görünen bir hayatım vardı; işim, çocuklarım, evim... Dışarıdan görünmeyen tek eksiklik sevgiydi, kimse anlamadı. Sevginin bittiği yerde saygı da bitince geriye kalan sadece mutsuz, özgüveni olmayan, korku ve panikle yaşayan, bunu hayatları boyunca
ödemek zorunda kalan çocuklar oluyor.
Her ne olursa olsun her ne yaşanırsa yaşansın gülümsemekten ve umut etmekten vazgeçmeyin ki yarınlara güneş daha güzel doğsun...