1950’li yıllarda da elektriğin kasabalara, köylere kadar ulaşmasıyla büyük kentlerde yoğunlaşan sinema salonları bütün ülkeye yayılır. Sinema salonlarının çoğalması beraberinde film sayısının artmasını da getirir. Bu yeni yatırımcıların sinemaya yönelmesinde etkili olur. Ön-Yeşilçam döneminde seyirciyle köklü bağlar kuran sinema, bu yıllarda halkın en önemli ‘eğlencesi’ olmuştur. Bir yandan Yeşilçam Sokağı’nda kümelenen ve sayıları hızla çoğalan film yapım şirketleri, yeni yönetmenler, yeni oyuncular ve bu kadroların ürettiği, sayıları her yıl artan filmler, seyircileri hem büyük kentlerde hem de taşrada sinema salonlarına çeker.
Toplumsal gerçekçi filmler çekenler de, ‘ulusal sinema’, ‘halk sineması’ kavramlarını ortaya atanlar da, Yeşilçam dışı sinema arayışı içinde olanlar da farklı bir sinema yapılacağını söylüyor, bunun yollarını arıyor, dahası sonradan Türk sinemasını küçümseyenlerin de kabul etmek zorunda kalacakları iyi film örneklerini hayata geçiriyorlardı.
Muhsin Ertuğrul döneminde de, geçiş dönemi filmlerinde de sıkça gördüğümüz kalıplar, klişeler, kurallar Yeşilçam döneminin vazgeçilmezleri olur, kalabalık seyirci kitlelerini etkiler."