Sanat bir soyut alan... rüya gibi... Günlük sorunlar nasıl rüyanın soyut alanında dolaşıma giriyorsa, yaşam dertleri de sanatın soyut alanında yumuşuyor, çekilir duruma geliyor. Sonra yeniden gerçeğe, yani yaşama dönüyoruz. Rüya da, sanat da bir çeşit sorgulama, yorumlama alanı yaratıyor. Yani gerçeğe uzaktan bakıp soluklanma, düşünme fırsatı yaratıyor. İnsana iyi geliyor, bir çeşit sorunu (krizi) fırsata (sanata) dönüştürüyoruz.
Günlük dertlerimiz, sorunlu ilişkiler, yaşadığımız ortamın, ülkenin sorunları, kızgınlıklarımız sanat aracılığı ile yorumlanmayı bekliyor aslında. Oysa fotoğraf, video gibi teknik araçlar sadece günlük eğlencenin, boş zaman geçirmenin bir parçası olarak iş görüyor. Söz, yazı gibi görselliğin de eleştiri aracı olabileceği akla gelmiyor.