“Hayat amacına ulaştıracak adanmışlığın armağanını cömertçe sunuyor, o da gururla kabul ediyordu.”
Araştırmayı ve hayal kurmayı seven, meraklı Bahar… Deyimlere ilgisi sonucu zihninde oluşan türlü oyunlar… Sıradan bir okul gününde kafasına çarpan bir voleybol topu… Beyninde şimşekler çaktıran bir çift mavilik… Hayat yolculuğunun belki de ilk dönüm noktası… Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının habercisi olan kendinden emin bir mücadele… Tek solukta okunabilecek sıcacık bir ilk roman…
Bahar masum bir duygunun etkisiyle okulunun voleybol takımına girmek ister ancak voleybol zamanla Bahar için bir tutku haline gelir. Okulda yaşadığı çıkmazlar, öğretmenlerine karşı tutumu, matematik dersine olan yaklaşımı, küçüklüğünden beri anlaşamadığı Can, çocukları anlamayan Bay Aksi ve geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir sınav da dâhil aşması gereken pek çok engelle karşı karşıyadır Bahar. Neyse ki Seda, onu bir an bile yalnız bırakmaz. Bu ikilinin eşine az rastlanan içten arkadaşlıkları Kerem’in de aralarına katılmasıyla farklı bir boyut kazanır.
Azmin ve sabırla çalışma arzusunun hayallerle birleştiği bu macerada; gülümsemeye, hüzünlenmeye, kızmaya, sorgulamaya ve her türlü sürprize hazırlıklı olun. İşte başlıyoruz.
Maçın bitmesine dakikalar kalmıştı. Az sonra hakemin çalacağı son düdükle takımının yenilgisi ilan edilecekti. İlk iki set çoktan kaybedilmişti, üçüncü sette de sayı üstünlüğü rakip takımdaydı. Böyle giderse kaçınılmaz sona çok az kalmış demekti. Bahar kalp atışlarının hızlandığını hissetti. Ağlamak üzereydi ama kendini tutuyordu. Üç settir hocanın kendisini oyuna almasını umutla bekliyordu. Bir taraftan da takımın yenilmek üzere olduğu gerçeği canını sıkıyordu. Yedek kulübesinde oturmak sinirlerini bozmuş olacak ki ayakkabısının bağlarını defalarca çözüp yeniden bağladı. Bu kadar gerginlik yaşamasının normal olduğunu düşündü; maçın başında hocası onu her an oyuna alabileceği sinyalini verip umutlandırmış, sonrasında ise bu umut yerini yavaş yavaş büyük bir hayal kırıklığına bırakmıştı.
Oysa ilk defa çıkacağı bu maçın heyecanını ve mutluluğunu günler öncesinden yaşamaya başlamıştı. Etrafında kim var kim yok herkesi maça davet etmişti havalı havalı. Bu heyecanla farkında olmadan üstten üstten konuştuğunu anımsadı. “Aslı Öğretmen bu konuşmalarımı duysaydı ‘Burnun Kafdağı’na çıkmış, oralarda geziniyor.’ diye takılırdı bana.” dedi içinden. “Burnu büyümek de aynı anlamda değil miydi?” diye düşündü sonra. “Yok, yok! Galiba ‘burnu yere düşse almaz’ deyimi daha uygun düşerdi o hâlimi anlatmaya.” diye aklından geçirirken bunları düşünmenin hiç de sırası olmadığını fark etti.