Bedenleriyle değil de rûhlarıyla, başkalarının gözetimiyle değil de vicdanlarının gözetimi altında çalışan kimselere toplumumuzun ihtiyacı ne kadar da büyüktür!..
Bilmiyorum, nedense bu hatıraları yazmak için kendimde aşırı bir istek hissettim. Hâlbuki 1943’te “Hatıralarım” savcılığın eline geçtiğinde, gereksiz birçok zorlamayla kelimelerimin anlamını başka yöne saptırmış, başlangıcının işaret etmediği sonuçlar çıkarmaya çalışmışlardı. Bu hareketinde; genel savcı olması hasebiyle haklı olduğunu iddia etmişti. İşte bu nedenden ötürü hatıralarımı yazmaktan vazgeçmiştim.Belki de bendeki bu istek, daha sonra hatıralarımın büyük bir kısmının kaybolmasından kaynaklanmıştı. Nitekim insan, göz göre göre hatıralarının yok olmasından veya unutulmaya terk edilmesini istemez.
Çünkü hatıraları onun hayat sayfalarıdır. Onu her okuduğunda mutluluk duyar ve öldükten sonra da başkalarının istifadesine sunmak ister.Hatıralarımın büyük kısmının kaybolmasına rağmen hâlâ onları bugün meydana gelmiş olaylar gibi hatırlıyorum. Belki de yazmak istememin diğer bir sebebi budur. Çünkü zamanın akıp gitmesi, gece ile gündüzün birbirini takip etmesi insana birçok hatırasını unutturabilir. Sebep ne olursa olsun, yazmak istedim ve yazdım. Rahmani ise Allah’ıma hamd ederim. Değilse O’ndan beni bağışlamasını niyaz ederim. Kesinlikle inanıyorum ki, bu yazı faydalı olmasa dahi katiyetle zararlı değildir. Ben Cenâb-ı Hak`tan hayırlı olmasını diliyorum. Tevfik Allah’tandır.