Aslıhan şansıyla kıskanılan kadınlardandı. Güzeldi, başarılıydı, akşamları işten geldiğinde Kız Kulesi’nin ışıklarını izleyerek hayallere daldığı harika bir evi vardı. Kafasına koyduğu çoğu şeyi başarıyor, yaşamını âdeta sihirli bir değnekle yönetiyordu. Özgürlüğüne düşkündü, bir şeye bağlanmamak için eve kedi bile almaz, dostlarına sık sık, *Hayatımda hiçbir şey benim için vazgeçilmez olmasın,* derdi. Mesnevi’si, spiritüel kitapları, spor tutkusu, görüştüğü az sayıda arkadaşı ve vazgeçemediği seyahatleri... Ancak tüm bunlar onun dışarıdan bakınca gıpta ile izlenen hayatının sadece bir sahnesiydi. Perde kapandığında yaralı çocukluğundan, aşk ve ölümlerden deneyimledikleri gün gelip onu sarsacak, Aslıhan bir ilkbahar sabahında kendini keşfediş serüvenine sürüklenecekti.
*Korkuların inandıklarından fazlaysa
bu hayat oyununu kaybedersin.*
Aslıhan Yıldırım iskambil destesinden yapılmış bir kule gibi önce devirip sonra yeniden inşa ettiği yaşam öyküsünü çarpıcı bir dürüstlükle anlatıyor. Hayat Oyunu, genç bir kadının yaşamın gerçek anlamına dair saptamalarıyla hem hüzünlü hem de eğlenceli bir roman.