Çadırların içinde uyuyan gençler, panikle gözlerini açtıklarında karşılarında kara gölgelerden ibaret, birer bez parçası gibi dalgalanan, acayip varlıklarla karşılaştılar. Gözlerine inanmadılar, hayal gördüklerini sanıyorlardı. Ancak karşılarında bekleyen hayaletlerin ta kendisiydi. Akılları başlarından gitmiş, oldukları yere çakılmışlardı. Harekete geçen hayaletler, her birini enselerinden kapıp havalandılar. Birkaç dakika sonra kendilerini insan iskeletleriyle dolu bir mağaranın içinde buldular. Kilometrelerce uzunluğundaki mağarada; yılanlarla, timsahlarla, sırtlanlarla ve et yiyen karıncalarla kaynayan bölümler onları bekliyordu. Acılardan acı, gerilimlerden gerilim, korkulardan korku, ölümlerden ölüm seçmek zorundaydılar.