Bazen bir fikir düşer kalbe bir tohum gibi; not alırsanız kalır orada bir müddet, demlenir, çimlenir. Sonra yeşerir, uzatır boynunu, “bana bir merhaba diyen yok mu?” dercesine. İltifat güneşini görürse büyür. Hele bir de sulanırsa arada bir, çapalanırsa okşar gibi, bir evlat gibi doğar avuçlarınıza.
Bundan sonrası size kalmış. Eğer bakıp beslerseniz, bakmışsınız ki bir makale, bir fıkra, bir hikâye, bir anı yazısı oluvermiş!
Kendine, içinde barınabileceği bir ev arıyordur kitapta, sonsuza dek yaşamak için! Siz de baktıkça şaşırıyorsunuz bu yeni haline, seviniyorsunuz büyümüş de önce bir genç, sonra olgun bir adam gibi gelip kütüphanenize oturmuşluğuna…
Ah, ne yaman bir katiliyim ben böyle nice düşüncelerin, geç başlamakla yazmaya veya hakkını tam vermemekle okumanın, defter kalem taşımamakla, anında not almamakla, kelebekler gibi uçuşan düşüncelerin!
Ah ki ahh!