Ağır ve zorlu geçen kışın ardından bahar mevsimi gülen yüzünü gösterdi. Baharla birlikte doğa sanki kışa nispet edercesine asrın göletinde topladığı bin bir çeşit tohumu toprağın kalbine serpiştirerek bu durumu telafi etmek istemiş. Cömertliğinden de ödün vermeden toprağın kalbine ektiği çiçeklerle ve bitkilerle birlikte her yeri süslemişti. Aynı duyarlılığı ağaçların kulağına fısıldadığı uyanış ezgisiyle birlikte göstermiş, her bir ağacın uykudan uyanmasına, insanların, hayvanların ve diğer canlıların bunu duyumsamasına neden olmuştu. Hemen hemen her şey kendi doğallığında gürül gürül akmanın keyfine varmış bir halde renk katıyordu yaşama. Doğanın güzelliği iyiden iyiye sevinsinler diyeydi. Koynuna aldığı varlıkları mest etmesini çok iyi biliyordu tabiat ana. Şarıl şarıl akan suyun ritmi, değişik seslerin armonisiyle cıvıl cıvıl öten kuşların bestelediği bir ezgiye dönüşüyor, kelebeklerin taşıdığı o karmaşık renklerin uyumu için de esiyordu rüzgâr. Yeşillin bütün tonlarını dallarına alan ağaçların rüzgârla olan dansını seyrediyordu gökyüzü. Her canlıyı, eşitliği ve zenginliği için de karşılıyordu doğa. Etrafa yayılan enfes kokuların çekiciliği içinde her şeyi içine alan içli bir iklimde birbirini bütünleyen bir uyum vardı.