Türkler, 10. yüzyıldan itibaren İslamiyet’i kabul etmişlerdir. İslamiyet’i kabul etmelerinin ardından Arap coğrafyasında teşekkül etmiş kahramanlık anlatıları, İran üzerinden Anadolu coğrafyasına ulaşmıştır. Kahramanları İslam dünyasından olan bu anlatılar Anadolu’da da ilgi görmüştür. Bu kahramanlık anlatılarından olan Hamza-nâmeler İslamî dönem Türk destanları içinde önemli yer tutmuştur. Türk edebiyatında önce sözlü kültürde gelişen Hamza-nâmeler, 14. yüzyılda Hamzavî tarafından yazıya aktarılarak kalıcı hale getirilmiş ve bu metinler asırlar sonra dahi müstensihler tarafından istinsah edilerek yeni nüshalar meydana getirilmiştir. Hamza-nâme’nin 70. cildi olan bu kitaba konu olan nüsha M. 1800’de mücellid Salih tarafından istinsah edilmiş olup İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde 2496 demirbaş numarası ile kayıtlıdır. Hamza- nâme’nin bu cildinin Türkiye’deki kütüphanelerde bilinen başka bir nüshası bulunmamaktadır. Eser fonetik ve morfolojik birtakım özellikleri bakımından hem istinsah edildiği dönemden hem de Eski Anadolu Türkçesi döneminden özellikler göstermektedir. Hikayelerin anlatısı sırasında başvurulan betimlemeler, yüksek bir dil zekası ve yeteneğinin ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz varlığı bakımından da oldukça zengin olan eserde özellikle deyimlerin zenginliği dikkat çekmektedir.