Şu an dünyada hâkim olan tek savaş iki zihniyet arasındaki savaştır. En kapsamlı şekliyle bu zihniyetlerden biri insanlığın lehine olan kadim irfanî zihniyeti, öteki ise özünü tamamen vahşi kapitalizm ruhundan alan, her şeyi kendi tüketim kültürü lehine çevirmeyi başarabilen, a’ dan z’ ye kadar doğal olan her şeye karşı düşmanlık besleyen kötücül ve yok edici bir zihniyeti oluşturur.
İnsanlık kendisiyle sinsi sinsi savaşan bu yeni zihniyete karşı mücadele etmelidir. İnsanlık, bu zihniyetin tekelinde tuttuğu sanat, kültür, müzik, şiir, edebiyat, felsefe, din, teoloji, fizik, metafizik ve bilimi ele alıp açık bir şekilde yeniden yorumlamazsa; hızla yayılan ve dünya barışı için net bir tehlike oluşturan bu yıkıcı ve kötücül zihniyetle asla baş edemeyecektir.
Yaşamı seven herkes her ne fikirde olursa olsun insanlığın huzuru için harf üstüne harf, fikir üstüne fikir ve el üstüne el koymalıdır. İslam sözcüğü etimolojik olarak barış kelimesine dayanır. İnsanlığın ihtiyacı olan tek şey, tüm insanlık için mutlulukta birleşen bir barıştır.
Bu eserde söz konusu bu barış ve tefekkür ihtiyacı tasavvuf felsefesi çerçevesinde aşk ve hikmet dili merkezinde okuyucuyla paylaşılmıştır.
“Zülüm ve cahillik el ele verir yıkarlar dünyayı sonra.
Zülüm ve cahillik bugün aynı yatakta, çocukları:
Kan sever, ten sever, dolar sever,
Mutsuz sever ve hile sever.”