Romantik, duyarlı, kırılgan, fakat yaşama dönük, gerçekçi bir şair Hayat Özlem Kayalı. Hüznün karanlığı, çocukluğunun cennet bahçeleri… çiçek ve kelebekleriyle, ani dönüşümleriyle, yalnızlık ve düş kırıklıklarıyla. Ritmik, kararlı dizeler… Bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi sağlam… Bazen yumuşak, ânında saran insanı, bırakmayan, alıp götüren... Çocukluğa özlemini, sevgilerini, hayatındaki gün batımlarını, ayrılıklarını, anlık duygularını dile getirdiği… Felsefe var, değerler, yabancılaşma, yurt sevgisi var. Hayat var bütün çeşitliliği ve renkleri ile… o kadar zengin. Cumhuriyetimiz, Gazi Önderimiz, yiğit kadınlarımız: Gördesli Makbule, Şerife Bacımız bir bir geçiyor gözlerimizin önünden… Sonra Deniz, Eren Bülbül’ümüz. Ve ezilen kadınlarımız: kapılara konan, tacize uğrayan, dövülen, sığınak arayan. Kanatları kırık Aysun’lar, Şule’ler… Türküsü susturulan Aybüke, Özgecan ve Ceren’imiz… Uzak geçmişten Hypatia, güneşin zaptını müjdeleyen şairimiz. Ve gizli dünyasına çağırıyor bizi: Çocukluğuyla, düş bahçeleri ve masallarıyla, martıları, hayalleri, hasreti ve aşkıyla tanıştırıyor. İlk öğretmenleri annesi ve babası, gururu kardeşi, bereketli ekini Tarkan ve diğerleri… Verdiği karar, misyonu: İnsanlara kılavuz olmak! Hepsi, bütün bu güzellikler bu rengârenk, elvan elvan şiir buketinde...