“…Hakikatler çatışması zamana ve mekâna özgü olarak gelişimini sürdürmüştür. Çarpıtılmış çok tanrılı devletli-düzenin hakikat
örgüsüne karşı gelişen Zerdüşti, Akhenatoncu, İbrahimi, Musevi, İsevi, Muhammedi, tek tanrıcı dinlerin ilk çıkışlarında if–
ade bulan amaçları, alternatif hakikat arayışını ifade etmiştir. Örneğin, Hint-Brahman kas sisteminin zihniyette sosyo-kültürel
yaşamını reddeden, kent mekânını bırakıp alternatif yaşam biçimi olarak ormanı/doğayı seçip çileciliğe başlayan Upanishadçı
gelenek, böyledir.
Roma devletçi-düzenin lüksüne karşı sade-mütevazı yaşamı esas alıp amaçları doğrultusunda dağların doruk–
larında alternatif düzenini sürdüren İsevi-Havari duruş, benzerdir. İslam’ın devletleştirilip yozlaştırılmasına karşı olarak gelişen
Tasavvuf ekoller, Mutezileler, Sufistler ve Mevlevilerde somutlaşan evliyaca yaşam geleneği, özünde hakikat mücadelesidir…!