Siyasi mücadelelerin, Moğol istilalarının dolayısıyla yoksulluk ve çaresizliğin yaşandığı XIV. ve XV. yüzyıllarda önce kendini, sonra halkı irşat etmeyi amaçlayan Hacı Bayram Veli, hayatının ilk döneminde müderrislik yapmış, şeyhi Hamidüddin Aksarâyî (Somuncu Baba) ile tanıştıktan sonra tasavvuf yoluna girmiştir. Mürşidi Somuncu Baba’nın yanından ayrılırken, *Sultanım, ne amel üzerine olalım, sanat bilmem ne işleyelim?* deyince, *Ekin ek, burçak ek* cevabını alarak Ankara’ya dönmüş ve burada bir yandan çiftçilikle uğraşırken bir yandan da müntesiplerinin eğitimiyle ilgilenmiştir. Bizzat toprağı sürerek çalışan, helal yoldan ve alın teri dökerek geçimini sağlayan bir ekolün öncüsü olarak düzen ve disiplin içerisinde dünya ve ahiret arasındaki dengenin korunmasına önem vermiştir.
Anadolu’da siyasî otorite boşluğunun yaşandığı ve halkın büyük sıkıntılar içinde bulunduğu Fetret döneminde Ankara’da insan yetiştirme derdiyle uğraşan Hacı Bayram Veli Anadolu’da birliğin yeniden sağlanmasında en az politik ve askeri güçler kadar etkili olan Anadolu sufilerindendir.