XII. yüzyılda Orta Asya’nın ilim ve kültür merkezlerinden Buhara civârında doğan Hâcegân tarîkatı, sonraki asırlarda Nakşbendiyye adıyla devam ederek İslâm dünyasının büyük bir bölümünde yayılma imkânı bulmuştur.
Bu tasavvuf ekolü diğer tarîkatlara göre bazı farklılıklar arzetmekteydi. Tarîkatların çoğu silsilelerini Hz. Ali’ye bağlarken Hâcegân Hz. Ebû Bekir’e bağlamıştır. Diğer tarîkatların çoğu cehri zikir, semâ, halvet ve Riyâzat uygulamalarına olumlu yaklaşırken, bu tarîkat -istisnâları olmakla birlikte- çoğunlukla bunları kabul etmemiş ve sûfînin toplum içinde aktif bir birey olarak varlığını sürdürürken erdemli bir insan olabileceğine vurgu yapmıştır.