Tükendi
Stok AlarmıEbrehe, Müzdelife`ye kadar geldi. Niyeti Kâbe`yi yıkmaktı. Lakin askerleri Mekke`lilerin develerini gasbetmişti. Abdülmuttalib Ebrehe`nin yanına vardı. Ebrehe, Ona arzusunun ne olduğunu sordu. Abdülmuttalib; "Askerlerin, iki yüz devemizi almıştır. Arzum, develerimin iadesidir." Dedi. Ebrehe ise; "Ben senin ve atalarının tapınağı olan Kâbe`yi yıkmaya gelmişken, sen ondan söz etmiyorsun da aldığım iki yüz deveden mi bahsediyorsun?" diye konuştu. Abdülmuttalib, Ebrehe`nin alaylı tavrına aldırmadan, "Ben develerimin sahibiyim. Kâbe`nin de bir sahibi ve koruyucusu vardır. Elbette onu koruyacaktır." diye karşılık verdi. Bu sözler Ebrehe`yi hiddete getirdi ve şöyle konuştu: "Onu bana karşı kimse koruyamaz!" Abdülmuttalib yine sözün altında kalmadı ve "Orası beni ilgilendirmez. İşte sen ve işte O!" dedi. Abdülmuttalib`in, devleti yoktu, askeri yoktu, ordusu yoktu yani kısacası Ebrehe`ye karşı koyabilecek bir gücü ve kuvveti yoktu. Zaten O da henüz cihad etmekle sorumlu da değildi. Lâkin biz bugünkü müslümanlar, İslam`a ve Kur`an`a karşı zalimlik ve zulüm yapanlara, "işte Kur`an, işte İslam, biz karışmayız, Kur`an`ın da, İslam`ın da sahibi var" deme lüksüne sahib değiliz.
Evet! Elbette Allah (c.c.) bu Dini, bu Kur`an`ı koruyacaktır. Fakat müslümanlar, yeryüzünde, fitneye, fuhşafesada, ahlaksızlığa, adaletsizliğe, kötülüklere zulme, zalime karşı gelmek, Kur`an`a ve İslam`a sahip çıkmak zorunda değil midir? Rabbimiz bize böyle bir sorumluluk vermemiş midir? Kısacası bizler cihadla sorumlu değil miyiz? Ve biz Allah`ın yer yüzündeki halifeleri olduğumuza göre bu sorumluluk bizim değil midir?