“Dünya büyük bir yalnızlık diyarıydı, insan yalnızca kendisini bilmenin yalnızlığı içindeydi.”
Güvercine Ağıt, Gürsel Korat’ın Zaman Yeli’nden sonra yazdığı ikinci Kapadokya odaklı roman. Bu hikâyeye adım attığımız andan itibaren 13. yüzyıl sonlarındaki çokkültürlü, çokdilli etnik zenginliğin içinde dolaşıyoruz. Yazarın ayağını sıkıca bastığı İç Anadolu coğrafyasında dervişler, keşişler, Moğol askerleri, Venedikli tüccarlar var. Dönemin iktidar kavgası ise derinliğine kavranmış kişilerin ardındaki panoramada görünüyor.
Bir “olumsuz kahraman” romanı bu: Stavro, bütün kötülükleriyle ama bütün ruhsal açıklığı içinde gözümüzün önünde. Bir adanmış kişilikler ve aşklar romanı aynı zamanda: Saruca Abdal ve Gülbeyaz göz kamaştırıcı bir öyküyle belirginleşiyor. Güvercine Ağıt, tutku ve cömertlik romanı biraz da: Civan ile Şamnalika unutulmaz.
Güvercine Ağıt’ı saflığın ve iyilikseverliğin romanı haline getiren Endülüslü Tüccar Fâzıl ile yol arkadaşı Mihayıl, sözleri kulağımızda çınlayan Alitokuş, hırsıyla can sıkıcı Muhyiddin, iyilik dolu Türkmen kocaları, güçlü ve çarpıcı kadın kahramanlar, hepsi bütün diğer karakterlerle birleşiyor ve zihnimizde koca bir destana dönüşüyor. Sarsıcı ve büyük bir destana…