Gurur ve Önyargı, Jane Austen’ın kısa yaşamına sığdırdığı altı romanı arasında en bilinenidir. Ve roman kahramanları arasında, daha ilk planda neşesi, ışıltısı ve zekâsıyla dikkat çeken Elizabeth, Austen’ın kadın karakterleri arasında en sevilenidir. Eserin romantik anlatımdan uzak, gerçekçi ve ironi barındıran bir dili vardır. Böylelikle eserde yer alan gönül ilişkileri, evlilikler, tutkular, çatışmalar, bağımsız karakterler Jane Austen’ın edebî evreninde kendine özgü bir iklime ve lezzete kavuşur.
Taşra hayatında birbirine zıt iki aile arasında geçen olaylarda hayatın cilveleri birbirini izler. Bir yanda kızlarının talihi peşinde tutkuyla koşan bir anne, onun bitmek bilmeyen yakınmalarından usanmış kocası ve birbirlerinden farklı karakterlerdeki beş kız kardeşten oluşan bir aile; diğer yanda ise hatırı sayılır miktarda gelire sahip ve mensup oldukları üst tabaka gereği gururlarından taviz vermeyen bir başka aile çıkar karşımıza. Gençlerin kalbi hoş tesadüflere açıktır ancak farklı dünyalardaki bu ailelerin gençlerini bekleyen muhtemel bir aşkta, tarafların birbirine duyduğu önyargılar bir yana bırakılabilecek midir? Üst sınıfa ait olmanın getirdiği o gurur hissi kimsenin sözüne aldırış etmeden yabana atılabilir bir şey midir? Bir aşk hikâyesinde *ilk izlenimler*in etkisi nedir ve ne ölçüde geçerlidir?
Mutlu sona varmadan önce aşk ve gurur etrafında tüm bu sorular yanıtını beklemektedir.