Herhangi bir Türk filminin gözü yaşlı seyircisi misali mendil uzatmıştım lüzumsuz kayıplarıma ve lüzumsuz kayıplar da hiç olmadık zamanlarda çıkıverirdi insanın karşısına. Yok oluyordum. Ölecek kadar çok acı çekiyordum. İçimde tutuşan yanmalar sanki ağulanıp ağıtlarını çoğaltıyorlardı. Sevgilinin gidişi şuramdan bir şeylerin kopuşuydu. Yüreğimin beyaz sayfaları ayrılığın karalarına çarpıyordu şimdi. Tıpkı sana dokunurken yüreğimin çarpması gibi. Ayağımda yazlık iskarpinlerle ayazda kalmış gibiydim. Hatıralar dibe vurmaya can atarak ayrılığın küpeştesine dizilmişlerdi sanki.
Laf... Laf... Laftı hepsi...