Oldukça büyük bir ata binmiş, kafasında sarığı olan iri yarı bir adam dörtnala üzerine doğru geliyordu. Atın simsiyah yeleleri adamın yüzünü tam olarak görebilmesini engelliyordu. Zaten öylesine korkuyordu ki yerinden kımıldamak ya da kaçmak için ne kadar çabalarsa çabalasın başaramıyordu. Kalbinin hızla attığını duyuyordu. Ses çıkaramıyor sadece dosdoğru adama bakıyordu.
Bu haliyle Doğu masallarındaki kahramanlara benziyordu. Oysa her an onun atının ayakları altında ölebilirdi. Adamın kocaman siyah gözlerinin alev saçarak kendine baktığını hissedince tüm kanının vücudundan çekildiğini ve bayılacağını hissetti. Adam dosdoğru üzerine sürüyordu atını.
Zaman zaman uzaklaştığını sansa da gittikçe yaklaştığını fark ediyordu. Adamın beyaz sarığının altından fırlayan gür saçları ve kaftanının etekleri rüzgârda havalanıyordu. At gittikçe yaklaştığında gözlerini sıkı sıkı kapadı. Fakat aniden güçlü bir elin onu yerinden kaldırdığını ve sonra da bir kenara fırlattığını hissetti. Yatağındaydı…