Her insanın bir hikâyesi olsa da bazı hikâyeler insanların, insanlığın hikâyesine dönüşebiliyor. Yaşanan acıya ortaklık, yaşama bağlılık sağlayabiliyor. Gerçek yaşamdan bugüne kalanlar üzerinden karşımıza çıkan, kitaba da ismini veren Gülizar’ı okurken sadece dönemin olağanüstülüğünün değil, kendi mecrasında akmasına izin verilmeyen nehrin yıkıcılığına benzer bir tarumar oluşun da tanığı oluveriyorsunuz.
Adanmışlığın, saflığın, tutunmanın, korkunun; yani insanlık halinin izlerini bulduğunuz *Arayış*, şimdiki genç kuşağın ismini duyduğu ama ebeveynlerinin ise travması olan bir 12 Eylül hikâyesi.
Dünyevi ve uhrevi isteklerinin, beklentilerinin esiri olan insanların hem maddi hem de manevi varlıklarını kendileri için yaşam alanı olarak belirleyen, bazen sarıklı-cübbeli bazen kravatlı-takım elbiseli *Ulu Kişi*lerin bilindik tanıdık halleri sizi düşündürürken güldürecektir de.
Toplumsal meselelerle iç içe geçmiş bireylerin hikâyelerini bulacağınız Umudunu Yitirme öykü kitabından sonra yazarın ikinci kitabı Gülizar’ı da severek okuyacaksınız.