Kanca geçmeyiversin bir kere enseye. Çekiyor acımadan. Çirkinliğin kancası bu, güzelliğin, arafın, kem gözlerin… Suyunu yitirme korkusu öyle çetrefil ki, zehrine aşina olduğu bataklığa sıkı sıkı sarılıveriyor herkes. Sonrası yakarış ve çırpınış. Kanca derine iniyor, kan sıcağından oluyor, su bulanıyor. Ama tersine aktığı da görülüyor suların. İp kopuyor, yaşıyor kancasıyla insan.
Gönül Tufan, kanıksanıp üzerine düşünme gereği duyulmayan bir öteki anlatısı. Ayça Güçlüten, bu romanıyla güzele sırt çevirip unutulmayacak bir çirkin hikâyesi armağan ediyor bize. Güçlü karakterleri, tedirgin edici atmosferi ve usta işi kurgusuyla Gönül Tufan, uzun zaman konuşulacak bir eser.
"Çirkinliği, yarasının günbegün kalınlaşan kabuğu olabilir mi? Hangi yara güzelce kabuklanır ki? Kan kurur, parçalanmış dokular ve hücreler birbirine karışarak bakılamaz bir tabaka oluşturur, ölü moleküller cesetlere dönüşerek yerleşir. Kabuk, ardında bir sır saklamaya başlar.”