Kazaklar, Yiğidin üç yakını: kendi akrabası, anne tarafından akrabaları, eşinin akrabaları olduğunu söylemiştir. Ben, bunları ilk söyleyen atamızın ruhunun affına sığınarak buna dördüncü yakını olarak “mesai arkadaşları ile dost ve eşlerini” eklemek isterim.
“Üç yakın”dan söz edilirken atalarımızın sekiz saatlik mesai saatleri, onlarca, yüzlerce, binlerce kişinin bir arada çalışacağı işyerlerinin olacağını düşünmemiş, tahmin etmemiştir. Çocuk yuvası, okul, enstitü, üniversite, akademi gibi ortamları da. Bizler, sonraki kuşaklar bunları yaşadık, hayatımızı belirli kurumlarda geçirdik. Kurum bizim ikinci ailemiz oldu, farklı bölgelerden gelip o ailenin bireylerini dönüştük. Üzüntülerimizle sevinçlerimizi hep birlikte paylaştık.
Elinizdeki kitapta adlarından söz edilecek büyük ve küçük kişiler baki dünyaya göç etmiş kişilerdir. Onlarla çeşitli kurumlarda çalıştım. Ağabeylerimle de çeşitli faaliyetler sırasında tanıştım, buluştum. Bazılarıyla uzak ve yakın iş gezilerinde birlikte bulundum.
Böylece onlar ve bugün hayatta olan büyük küçük dostlarımla eşlerim benim dördüncü yakınıma dönüştü. Bu yakınlarda günaşırı konuşmazsam, ayaşırı görüşmezsem canım sıkılır, kalemim yazmak istemez.