Aşk..
Bilinmez yolların çıkmaz sokağı.
Bir kere aşık oldu mu insan, ölümüne açtıysa kalbini birine çıkışı yoktur o aşkın.
Kaybetmek...
Kalp bir kere kayboldu mu geri gelir mi?
Korkuyorum..
Aşktan...
Kaybetmekten..
Yıllar önce, tesadüfen tabloya dökülen bir aşkın resmi, sadece bir sanat eseri olmanın ötesindeydi. Bu tablo, sadece bir sanat eseri olmanın ötesindeydi, tıpkı Ege`nin kalbinde yeşeren duygular gibi. Geçmişte rastgele çizdiği ve derin aşk duyduğu kadın, Çisem... Bu sefer, aralarındaki bağ sadece sanatla sınırlı kalmadı, aynı zamanda bir kaderin yansımasıydı. Sergi, onları bir araya getirip, yeni bir yol çizmelerine olanak tanıdı.
Çisem, geçmişin hatıralarıyla yüzleşmeye çalışırken karşısına çıkan Ege onu derin bir kuyudan çıkardı. Onu Ege`nin resimlerindeki derin duygularla tanıştırdı. Bu karşılaşma, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda içlerindeki derin duyguları, pişmanlıkları ve affetmeyi keşfetme yolculuğuydu. İki farklı dünyanın, sanat ve işin iç içe geçtiği bu hikaye, geçmişin izleri altında ezilen kalplerin tekrar aşkla yeşermesinin duygusal ve unutulmaz bir öyküsünü anlatıyor.