*Adalar Denizi`ni Birleşik Kıta`nın tamamına yaymak, belki başlangıçta küçük adacıklar halinde Birlik`i ve Yüksek Güvenlikli Bölge`yi içeriden ve dışarıdan kuşatmak ve nihayetinde mevcut Birlik`i parçalayıp onun yerine Arşipel halklarının aşkın, Transhuman Birliği`ni yaratmak mümkün olabilirdi. Harraga Hareketi işte o zaman kafalardaki sınırları da yıkarak nihai amacına ve anlamına kavuşabilirdi. Gerçekçi miydi bu düşünce, imkânsız mıydı? Gerçekçi olup imkânsızı mı istemek gerekiyordu? Bu kadim soru kafaları meşgul etmeye devam ediyordu.*
Engin Günay, Göçer Dünya – Yavana adlı üçüncü romanında kapitalizmle birlikte insanlığın gündemine giren ve gelecekte de giderek artacak olan yeni göç dalgaları üzerinden distopik bir dünyayı kurguluyor. Çağın en büyük trajedilerinden biri olan göç sorununa ekolojik boyutunu da katarak, Avrupa’nın hümanizma iddiasından vazgeçen yaklaşımını da mercek altına alıyor. Göçer Dünya, yaşadığımız distopyanın adeta uydu görüntülerini çekiyor atmosferden ancak içinde güçlü bir ütopyayı da barındırıyor. İnsanlık, Afrika`dan, Akdeniz ve Ege üzerinden Avrupa`ya ulaşan göç rotalarıyla medeniyet yerine ölümün kıyılarına sürüklenirken, bu *göçer dünya* Engin Günay’ın güçlü karakterleri ve kurgusuyla son yılların en etkileyici romanlarından birine dönüşüyor.