Tükendi
Stok AlarmıKüreselleşme sonucu ortaya çıkan konjonktürde göç önemli bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Vatandaşlık ise ulus devletin ortaya çıkışı ile gelişen bir kavramdır. Vatandaşlık esas olarak ulus devletlerce oluşturulur. Devletler kimlerin hangi koşullarda vatandaşlık alacağına kendileri karar verir. Bu konu devletin münhasır yetkisi içindedir. Uluslararası hukuk yalnızca vatandaşlık konusunda temel prensipleri belirler. Bunlar: 1-Herkesin bir vatandaşlığı olmalıdır, 2- Kişi keyfi olarak vatandaşlığından yoksun bırakılmamalıdır, 3- Kişi vatandaşlığını seçmede ve değiştirmede özgür olmalıdır, ilkeleridir.
Göçmenler menşe ülkelerini terk ederek başka ülkelerde refah arayan kişilerdir. Bu ülkelerde uzunca süre yerleşip, çalıştıktan sonra aileleri ile birlikte yeni ülkelerinde yaşamaya devam etmek isteyebilirler. Vatandaşlık göçmen için bir hak, kabul eden devlet için bir yükümlülük haline gelebilir. Zira yabancılık statüsü ile vatandaşlık statüsü arasında haklardan faydalanma açısından farklılıklar bulunur. Yabancı, seçme ve seçilme hakkı gibi siyasi haklar, kamu hizmetlerine girme hakkı ve askerlik yükümlülüğünden muaftır. Bu durumda çağdaş uygulamalarda karşımıza iki çeşit yeni vatandaşlık türü çıkmaktadır. Bunlar ulusötesi vatandaşlık ve ulusüstü vatandaşlık türleridir. Diğer yandan uluslararası evlilikler ve bu evliliklerden doğan çocukları da göz önüne alırsak, dünya çok vatandaşlıklı hale dönüşmüştür. Çifte veya çok vatandaşlık bugün için istenmeyen değil aksine istenen bir olgu haline gelmiştir.
Kitapta, klasik vatandaşlık anlayışından başlayarak göçün etkisiyle ortaya çıkan ulusötesi ve ulusüstü vatandaşlık incelenmiştir. Son olarak Türk hukukunda bu konudaki gelişmelere yer verilmiştir.