Göç Vakitleri, hayatın içinden tam ortasından renkler sunan öykülerden oluşuyor.
Bu öykülerde; sevgi, hasret, korku, öfke, direnç, mücadele, sabır, hüzün,umut, maziye dönüş, geçmişe bakış, doğumun sıcaklığı, ölümün soğukluğu, hayatın karmaşıklığı, iyi insanlar, kötü insanlar ve diğer renkler var. Öykülerdeki başkahramanının aynı kişi olduğu da kabul edilebilir, her öyküde farklı bir başkahraman bulunduğu da. Öykülerin birbirlerinin devamı sayılmalarına da birbirlerinden bağımsız kabul edilmelerine de itiraz gelmez. İnci kolyenin taneleri gibi; her inci diğerinden ayrı bir inci, hepsi birlikte bir kolye… Göç Vakitleri’ndeki öykülerin en baskın ortak noktası, muhacerettir. Herkes, göç halindedir.
Başka bir âlemden bu dünyaya doğar ve bu kez, geldiği yere taşıyan yolculuğu başlar. Gerçekleştirdiği her davranış, ayrımında olsa da olmasa da bırakmak zorunda kaldığı yere dönüş içindir. Göç içinde göç yaşar insan.
Bedeni de ruhu da devinim hâlindedir. Hiçbirşey yapmıyor görünürken bile bedenindeki bir organ devamlı hareket eder. Bu kadar mı? Hayır; duygularıyla, düşünceleriyle, hayalleriyle hareketlidir. Uyurken bile boş kalmaz algısı.
Hicret durumu kesintisizdir insanın. Öldükten sonra da başka göçler yaşar. Göç Vakitleri’nde, muhacir insanın iç ve dış evrenindeki göçlerini okuyacaksınız.
İddiamız odur ki; okuyucu, öykülerde ortaya konanları yaşayan kişinin kendisi olduğu duygusuna kapılacak.