Adımları bir bir çoğaldı. Her bir kaldırım taşı ayak sesiyle yankılandı. Saatlerce yürümüştü. Nereye gittiğini bilmeden yürümüştü. Mesele bir yere varmak değildi onun için. O, içinde korkunç bir şekilde kabaran ve yüreğini sıkan sancıyı bir kenara atmak gayesindeydi. Serin rüzgâr saçlarının arasından geçerken, vücudundaki sıcaklığı da dindiriyordu. Bu ona iyi geliyordu. Sahil yolu o gün görülmemiş bir tenhalık sergiliyordu.
Sancıların tümü beden yaşlanırken, ruhun hala diriliğini korumasından kaynaklanıyordu. *İçimizde bisiklete binmek isteyen bir çocuk yaşarken, pedalları çevirecek gücümüz kalmadığından bu acıyı duyuyor olmalıyız.* diye geçirdi içinden.
*Gitmek isteyen birini asla tutamazsın. Çünkü o çoktan gitmiştir.
Yapabileceğin tek şey onu gitmek isteyeceği noktaya getirmemek.
Daha tükenmeden toparlamak, iyileştirmek!*