Side’nin tüm renklerini; hüzünle başlayıp, coşkuya evrilen hikayesini anlatır bu kitap bize… Bir elinde Kur’an, bir elinde zeytin aşılarıyla Girit’ten göçen büyüklerimizi; yüreği yanan annelerin başörtülerine sarılarak sahilde kuma gömülmek zorunda kalınan minicik bedenleri; ‘yarım gavur’ hakaretleriyle yaşayan bir neslin hayata tutunuşunu; evinde ipek böceği yetiştirip, ipek çarşaf dokuyacak kadar naif, akıllı ve becerikli Sideli kadınları; toprakta buldukları sikkeleri ‘geçmez para’ diye çikolata karşılığında turistlere veren çocukları; bir güneş gibi kentin üzerinde parlayan turizmin doğuşunu…