Giritli Gelin, binlerce yıl dinlerin, kavimlerin harmanlandığı Tarsus kentine zorla gönderilen ailelerden birinin kızıdır. Rumca’dan başka dil bilmeyen Ayşe ile Ermeni fabrikatörün oğlu Artin ve onun süt kardeşi, toprak işçisi Bilal arasında geçen aşk ilişkilerinin romanıdır. Kurtuluş Savaşı’nda Fransızların Tarsus’u ele geçirmeleri ile başlayan olaylar, Artin ve komitacı arkadaşlarının, bağımsız bir Ermeni devleti kurma hayalleri ile beslenen eylemleri, Kuvay-ı Milliye ile yaptıkları savaşlar, yaşanan acı olaylar tarihi süreç içinde anlatılmaktadır... Geleceği ve oğlunun kötü davranışlarını gören Artin’in babasının önlem almak için düzenlediği din adamlarından ve bir felsefeciden oluşan "Erdem" toplantısı, dinler ve felsefi açıdan sözü edilen konuya açıklık getirmekte ve çevre halkının davranışlarına, yaptıklarına, söylediklerine ışık tutmaktadır... Giritli Gelin’de, tarihi olaylar anlatılırken, onların ekonomik nedenlerine inilmiş, toplumsal olaylar ile yapılar incelenmiş ve değişikliklere olabildiğince nesnel bir bakış açısıyla bakılmış ve yorumlanmıştır. Okurlar, yüzlerce yıl birlikte yaşamış, Anadolu’yu yurt bellemiş, kültür bağları ile birbirine bağlanmış iki halkın dış güçler tarafından kışkırtılıp düşman edilişini, karşılıklı acılı bir oyuna (trajedi) dönüştürülmesini görerek; yurdundan koparılan insanların ve kıyımlar sonucu iki yanda da ölenlerin acılarını paylaşarak, insan sevgisinin yüceltildiğini göreceklerdir... Roman, şu tümcelerle biter: Giritli Gelin Ayşe Rumca, "Girit’e, yurduma, çocukluğuma geri gidiyorum..." diye sevinçle yanıtladı onu. Artık Bilal de Artin de önemli değildi onun için...