İnsan neden köklerinin peşine düşer; geçmiş zamanların, yitip giden insanların izini neden sürer, insanı böylesi bir yolculuğa çıkaran dürtünün esas kaynağı nedir?
İşte yazar bu eserde sadece kendi geçmişine yönelik böylesi bir çaba içine girmiyor, aynı zamanda doğup büyüdüğü kentin geçmişine doğru bizi bir yolculuğa çıkıyor, bunu yaparken adeta kalın bir örtüyü de kaldırarak unutulan, unutturulmak istenen zamanların sırlarını da açığa çıkarıyor. Böylesi bir çaba, aynı zamanda 19. yüzyıl ikinci yarısındaki imparatorluk döneminin çok renkli, çok kültürlü Giresun sokaklarında, Bulancak dağlarında gezinti anlamına da geliyor; sonra savaşı, yurdundan koparılan insanların bitmek bilmez yolculuklarını, sürgünlüğün kahredici hallerini, çekilen acıları anlama çabasını da… Ve tabi ki böylesi bir sürecin sonunda kalmayan ötekilerin yerini alan cunta koşullarındaki siyasi rakiplerin başına gelenleri…
Geçmişinin, köklerinin izini süren, atalarından, kentin belleğinden miras aldığı, milliyet farkı gözetmeksizin, rengârenk hikâyeleri bize aktaran; aynı zamanda askeri cunta koşullarındaki kendi hikâyelerini de mezarına götürmeyen yazarın bu çabasına okurun ortak olması dileğiyle…
 Ali Fuat Karaöz