İletişim Fakültesi’nin genç asistanı Aksel, geçmişinden, bugününden, hatta yarınından kaçmak isterken bir yandan da hayattaki yerini yadırgar, ideallerini sorgular. Yurt dışından beklediği olanağın sağlanması bir çözüm olacak mıdır, yoksa insan bulunduğu yerden uzaklaşsa da hayatını birlikte mi götürür? Aksel’e göre yalnızca kendinin değil, büyük savaşların, yeri doldurulamaz kayıpların ve dünyayı dönüştüren icatların ortaya çıktığı yirminci yüzyıla ucundan yetişen bir kuşağın derdidir bu: Arafta kalmak, okula hapsolmak, naylon unvanlar ve sanal şöhretlerle avunmak. Ve belki de en önemlisi: Kendini bulmak, tamamlanmak. Genç romancı Kerem Görkem, üçüncü romanında, Y kuşağının iç dünyasına eğiliyor.
“Neslim de arafta değilmiş demek, çünkü araf zaten bizmişiz! Peki ya kapı, diye sordum kendime ve uzun uzun düşündüm. Araf, kapısı olan bir sur ve o sur da bizden yapılmışsa, iki tarafa da açılan o kapı neremizde? Aramızdaki en zalime, en heybetliye ve en yenilmeze bile hayatta olduğunu hatırlatan geçit bizim neremizde? Beynimizde mi, kalbimizde mi, yoksa birlikte büyüttüğü umudunda mı büyük insanlığın?”