“Biliyor musun Hüsna? Senin gibi yüzü güzel bir kızı bana nasip ettiği için Allah’a şükrediyorum,” dedi Fikret.
Konuşmak yerine sadece kıkırdamakla yetinen Hüsna, daha şimdiden hediyelerin hayalini kurmaya başlamıştı bile. Pembe gelinlik, kırmızı duvak ve kırmızı ayakkabı içinde annesinin anlattığı masallardaki peri kızları gibi olacağını düşlüyordu. Fikret’in aldıklarının hepsine rıza göstermişti küçük şartlar öne koşarak; gelinlik parlak, ayakkabı topuklu olacaktı… Yürüdüğünde, tık tık diye ses çıkarmalı, gelinliği göz kamaştırmalıydı. Kollarında ışıl ışıl parlayan dizi dizi bilezikleri olacaktı. At üzerinde giderken şıngırtısını bütün köyün kızları duyacak, iç çekeceklerdi…
Erzurum’da küçük bir köyde geçen Geride Kalanlar, umudun, umutsuzluğun, karanlığın ve aydınlığın çarpıcı bir yansıması... Şengül Terzioğlu Yıldırım, romanda yarattığı sosyolojik dokuyla yerelden evrensele ulaşabilen bir yazar olarak karşımıza çıkıyor. Akıcı, içten; okurda bir film izliyor hissi uyandıran üslubuyla bizleri kar beyazı hayallerin ve hayal kırıklıklarının içine çekiyor.