Genç Werther`in Acıları (Die Leiden des jungen Werther), yazar Johann Wolfgang von Goethe’nin 1774’te yazdığı ilk romandır. Gerek anlatımı, gerek duygularının coşkunluğu ve çağdaş gençliğin duygu ve düşüncelerini yansıtmaktaki başarısıyla evrensel bir üne kavuşmuştur. Bu romanla Alman edebiyatında Klasik Edebiyatta Coşkunluk Akımı olarak bilinen yeni bir çığır açıldı.
Ayrıca Goethe`nin 1770’te başlayarak yaşamının son yıllarına kadar yazmayı sürdürdüğü “Faust” adlı oyunu, yazarın en takdir görülen eserlerinden biridir.
Kafka, Goethe`yi “hayat üzerine söylenebilecek olan her şeyi söyleyen biri” olarak tanımlamaktadır. Bununla, onun yapıtlarındaki ayrıntı fazlalığına ve felsefi derinliğe dikkat çekmektedir.
GENÇ WERTHER’İN ACILARI
“Ey, tepenin kayalığından, fırtınalı dağın doruğundan, ses verin, ölmüşlerin ruhları! Ses verin, susmayın! Korkutamaz bu beni! Ne¬reye gittiniz dinlenmeye? Dağın hangi kabrinde bulayım si-zi! O cılız, derinden gelen seslerinizin duyamıyorum rüzgârın uğultusunda, tepenin fırtınasından seslerinizi işitemiyorum. Yalnızca feryat figan edip duruyor, gözyaşlarımı akıtırken günün ağarmasını bekliyorum. Eşin mezarı, ey ölmüşlerin dostları, ben gelene kadar bekleyin. Yaşam yitip giden bir düş gibi, ben nasıl geride kalırım. Buraya yerleşmek istiyorum dostla¬rımla, sesini işittiğim çağlayan nehrin kenarına ve gecenin karanlığı çökünce tepeden ve fundalıktan esen rüzgârın önünde ruhum duracak ve dostlarımın ölümünün yasını tutacak. Avcı çardağında işitip beni, ürker sesimden ve sever onu; zira tatlı olmalı sesim dostlarım için, onların ikisi de sevgiliydi benim için! Bu senin şarkındı, ey Minona, Torman`ın hafiften al yanaklı kızı. Gözyaşlarımızı Colina için akıttık ve ruhumuz kederle doldu.”