Werther`in mektuplaştığı hayali arkadaşı Willhelm`in eliyle, mektuplar biçiminde anlatılır, zaman zaman, Willhelm sonradan öğrendiklerini de ekler(bu kısımlar bir sahne canlandırması tarzındadır);Büyük kentin yarattığı ruhsal çöküntüden doğaya kaçarak Wahlheim`e yerleşen aydın bir gençtir Werther. Orada tanıştığı soylu bir ailenin güzel kızı Lotte`ye aşık olur. Lotte`de kayıtsız değildir bu aşka ama Albert`le nişanlıdır ve verilen sözler, ahlaki değerler önemlidir. Lotte Albert ile evlenir. Werther ise bir aile dostu olarak yer alır yanlarında. Ne var ki aşk ve dostluk arasındaki sınır çizgisi zayıftır. Sınırı geçmekten korkan Lotte, bir daha görüşmemeleri gerektiğini bildirir genç adama. Werther`in bu acıya dayanması ise imkansızdır. Lotte`ye bir mektup yazar;``Bak Lotte! bana ölümün sarhoşluğunu tattıracak olan o korkunç kadehi elime alıyorum. Onu bana sen uzatıyorsun, ben de alırken hiç duraksamıyorum. Hayatımın bütün istekleri ve ümitleri yerine geldi. Ölümün çelikten kapısını vurmak öylesine titretici ve çetin ki`` diyen Werther, ``Silahlar dolu. Saat on ikiyi vuruyor. Aliınyazısı bu, önüne geçilmez. Lotte! Elveda`` sözleriyle mektubuna ve yaşamına son verir.
Tıpkı şiirleri gibi, Werther`de de kendi yaşamından bir parça vardır Goethe`nin. 9 Haziran 1772 yılında Wetzlar`da hukuk stajını yaparken, bir arkadaşının nişanlısına (Charlotte Buff) aşık olduğu için yaşadığı duygu ve ahlak çatışmasından esinlenmiştir bu romanını yazarken. Sondaki intihar vakası ise, o sıralar Goethe`nin arkadaşı Jeruselam`in evli bir kadına aşkı sonucunda kendini öldürmesi de ilham olmuştur. Onun başardığı, tekil yaşanmışlıkları, genel toplumsal bir bunalım eşliğinde anlatabilmesindedir. Ve elbette, Goethe`nin şiirsel, tasvirlerle dolu zengin dili/üslubu , hikayenin büyüsünü benzersiz biçimde derinleştirir.
Werther` ``Sturm und Drang`` (Coşumculuk) akımının bütün izlerini taşıyan bir metin. Güçlü duygularla hareket etme, doğaya, çocuklara, pastoral bir hayata duyulan özlem, toplumsal kurumlara yöneli eleştşiri hemen fark ediliyor. Ancak bütün bunlar yalnızca estetik bit tercihten kaynaklanmıyor; o yıllar Almanya`sının -Avrupa olarak genelleyebiliriz de- bireyi köşeye sıkıştıran koşullarını yansıtıyor! Dikkat edilirse, ``doğa tercihi`` romantizmin ve İngiliz gotiğinin de çok önemli bir motifi olmuştur. İnsanda derin izler bırakan şey, bir edebi metinde yazarın hayal ürünü olarak anlattığı değil, o metinde -somut gerçekliği- yansıtan duygu ve düşüncelerdir. Werther`in yarattığı coşkunluk da, özellikle Almanya`da anlatılanların Alman ulusal kimliği ile çakışmasından kaynaklanmıştır. Onu yaratan değil, varolanı tasvir edendir goethe! Goethe, kişisel olanla toplumsal olan arasındaki kopmanın kaçınılmazlığını ve bunuun toplumsal nedenlerini, insanın manevi yaşamı ile coşku dünyasının benzersiz bir lirizm ve çözümsel bir sezgiyle ortaya koymuştur bu romanında. Goethe`nin Werther`i, bireysel tutku, toplumsal zorunluluk ve bu tür bireysel tutkuların genel temsili anlamı arasındaki doğrudan ilişkiyi çok açık biçimde gösterir.