Tükendi
Stok AlarmıReha Günay’ın hem geleneksel mimarlık uzmanı hem de fotoğraf sanatçısı kimliğini kullanarak ortaya çıkardığı Geleneksel Mimarlığın İzinde 1: BODRUM 1965-1991 adlı yeni kitabı YEM Yayın tarafından yayımlandı.
Uzun yıllardır hep çok yönlü çalışan, titizlikle araştıran ve sanatsal bir bakış açısıyla üreten Prof.Dr. Reha Günay, Bodrum Belediyesi’nin değerli katkılarıyla yayımlanan bu çalışmasında Türkiye’nin turizm başkenti Bodrum’u, 1965-1991 yılları arasında çektiği siyah-beyaz özgün fotoğrafları ve geleneksel mimari özellikleriyle aktarıyor.
Günay’ın geleneksel Bodrum mimarlığı izlenimleri ve tespitleri; “BODRUM YARIMADASI, BODRUM, MÜSKEBİ, TURGUTREİS, YALIKAVAK, GÜMÜŞLÜK, KARAKAYA, AKYARLAR, EV ÖNÜ ÇARDAKLARI ve DEMİR TATİL KÖYÜ” başlıkları altında 10 bölümde veriliyor.
Reha Günay’ın Bodrum’a ve kitabın içeriğine ilişkin görüşleri şöyle:
“Bodrum Yarımadası, ulaşım zorlukları nedeniyle yüzlerce yıl büyük değişimlerin yaşandığı Ortaçağ ve sonrasının siyasal-kültürel ortamından, anakara Anadolu’dan soyutlanmıştır. Bu durum motorlu araçların geçişine az çok izin veren karayolunun 1930’lu yıllarda yapılmasına kadar sürmüştür. 1960’lı yıllarda ise yeni karayolunun açılmasıyla bir anda patlayan turizm hareketlerinden büyük çapta etkilenmiştir. Yüzyıllarca kendi çevresinde, kendi yaşam biçimine uygun bir yerleşme dokusunu sürdürürken bu hareketlilik geleneksel dokuyu da adeta yok etmiştir.
Bu kitapta bozulmanın henüz yeni başladığı, daha çok 1965 yılından 1991 yılına kadar, az miktarda da 2011 yılına ait gözlemleri ve görselleri izleyeceksiniz. Çevre koşulları içinde çok az dış etki altında, belki de binlerce yıllık geçmişin izlerini taşıyarak oluşan bu özgün ve çok yalın konut mimarlığının vardığı birörnek mimarlık ve yerleşme dokusu bizi doğrudan doğaya ve insana götürüyordu. Bugünkü durum ile yapacağınız bir karşılaştırma değişimin acımasız boyutlarını yansıtır. Artık birçok yeri tanımak bile neredeyse olanak dışı...”
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras ise kitapta kaleme aldığı “Sunuş” yazısında şunlara değiniyor:
“Eşsiz, küçük bir balıkçı kasabasında umutları ve hayalleri deniz çocuklardık. Mandalina bahçelerinde, kıyıda, sokakta denizle oynardık. Saçlarımızda zeferiye rüzgârı, yüzümüzde güneşin ve denizin kavrukluğu; deniz tuzu kokardık. Sevinç çığlıklarıyla inip çıkardı nefesimiz.
Biz büyürken özgür şehrimiz Bodrum, modern bir turizm kentine dönüşüverdi. Yaşama telaşı içinde bir yandan kazanırken bir diğer yandan neleri kaybettiğimizin çoğu zaman farkına bile varamadık.
Çocukluğumuzda koştuğumuz sokaklar; kapısını çaldığımız, camını kırdığımız komşumuz, köşe başındaki bakkalımız anılarda kaldı. İçinde başrol oynadığımız mahallemiz, kendi tarihimiz, kendi dünyamız olarak, kol kola halaya girmiş mandalina bahçelerinde ağaçtan ağaca geçerken kestiğimiz bacağımızdaki izdir artık.
.....
Bodrum’da zirve yapan turizm açılımı ve tatil konutuna sahip olma talebi yarımada genelinde hızlı yapılaşmaya yol açtı. Bu talebe ve bu talebin parasal getirisine direnmekte zorlandı çoğunluğumuz. Bahçelerimiz, arazilerimiz ve koylarımız betonlaştı.
Yaşanılanı siyasetin sarmalına alet etmek istemiyorum. ‘O’ yaptı, ‘bu’ yaptı demiyorum; ‘kaçınabilir miydik?’ ayrı bir tartışma konusu. ‘Keşke yaşanmasaydı!’ gibi cılız bir söylemin arkasına da sığınmadan, sadece belediye başkanı olduğum için değil, çocukluğumdan beri kendi coğrafyamdan ve kültürümden kopmadığım için, Bodrumlu Ahmet Aras olduğum için ne yapmam gerektiğini ve birlikte ne yapabileceğimizi düşünüyorum. Ortak sevgimiz Bodrum’a dair neyi bulmak ve neyi kaybetmek istemiyorsak, hafızamızı tazelememiz gerektiğine inanıyorum.
Henüz hava koridorları kapanmış, soluksuz ve nefessiz kalmış bir şehir değiliz; Arşipel’in imbatı, meltemi halen koylarımızı yalayıp geçiyor. Dev bloklar, aşılmaz surlar gibi kıyılarımıza kaleler örmüyor. Her ne kadar son üç yılda 180 binden 600 bine fırlasa da kış nüfusumuz, iki katlı beyaz evlerimizle, çok katlı, dikey yapılaşmaya olan direncimizle çözümsüz olmadığımıza inanarak söylüyorum: Yüzümüzü Bodrum’a dönerek, Bodrum dinamiklerini doğru analiz ederek, Bodrum’un yaşayanları olmanın sorumluluğuyla, ortak alacağımız kararlarla, yerelden planlayarak, yapılaşmayı ‘sürdürülebilir kent’ yaklaşımı ile ele almalıyız.
.....
Bodrum mimarisine özgü Sakız tipi, musandaralı, kule tipi ev örneklerini inceleyen; ayazlık, çanaklık, yunmalık, yüklük ve terek gibi Bodrum ev yaşamının unutulmaya yüz tutmuş kavramlarını tanımlayan hocamız, çocukluğumun geçtiği geleneksel Müsgebi semt mimarisini şöyle anlatıyor: ‘Sonuçta herkes eşit ve birbirine saygılı. Kimse kimsenin manzarasını ve rüzgârını kesmiyor. Kimse evini gösterişli yapıp diğerini kıskandırmaya kalkmıyor. Bu ortak değerlere ne yazık ki artık sahip değiliz.’
Geleneksel Mimarlığın İzinde•1 BODRUM 1965-1991 kitabının basımında yer aldığımız için mutluyuz. Kitabın basımına doğrudan katkı sağlayan Umut Ülkümen’e, gönül bağı ile bağlı olduğumuz Bodrum Mimarlık Kitaplığı’nın yaratıcısı Prof.Dr. Suha Özkan’a ve YEM Yayın’a teşekkür ediyorum. Emeği geçen çalışma arkadaşlarıma, elinize sağlık diyorum.
Çocukluğum ve çocukluğumun geçtiği Bodrum kaybolsun istemiyorum. Geçmişi unutturulmuş nesiller olmak, içi dolarak ve yüreği sızlayarak Bodrum’u seyretmek istemiyorum.
Kendime sorduğum temel soru: “Biz Bodrum’dan ne bekliyoruz değil, biz Bodrumla birlikte ne yapmak istiyoruz ve bunu nasıl yapacağız?” Bu sorunun yanıtını Bodrum’un Belediye Başkanı olmadan önce de aradım ve halen arıyorum.”
Fotoğrafları Reha Günay’a ait olan kitabın Grafik Tasarımı Gökçen Yanlı Atmaca, Grafik Uygulaması ise Resul Atabay tarafından yapılarak okuyucuya ulaştı.