Geçmişi hatırlamak, bazı anıları tekrar tekrar yaşamak çok değerli.
Acı tatlı yaşadığımız her şey hatırlanmaya değer.
Aile büyükleri olarak bizler, çocukluk anılarımızı öykülerle çocuklarımıza anlatabiliriz.
Bu sayede çocuklarımız, yaşadığımız imkânsızlıklara kıyasla günümüz imkânlarının çok farklı olduğunu anlayabilir, ne kadar şanslı olduklarını fark edebilirler.
Yeni nesil torunlarımı büyütürken şartlarımızın ne kadar farklı olduğunu görme fırsatı buldum.
Bu ilhamla yazdım hikâyelerimi, bu nedenle bu hikâyeler torunlarıma, torunlarınıza…
KÖYÜM SUNCUK
Doğduğum köymüş 1955’te Suncuk,
Dört, beş yaşlarındaydım ancak,
Büyük kar yığınıydı,
Ahşap mutfak cam kenarından bakarken,
Meraklı şaşkın gözlerimle, uzak uzak.
İlklerdendi, hatırladığım büyük baş hayvanları,
Köy çeşmesiydi su içme yerleri,
Bir buçuk metrelik kar yolunda,
Bata çıka yol alırlardı, su için hep ileri.
Köy içi yolumuzun büyük kaldırım taşları,
Özlerim karla kaplı yolda, yaptığım kaydırakları,
Tahta, uzun merdivendi kayak aletleri,
O, anlarımı özlerim, şimdi kaldı hayalleri.
Ramazan ayı gelince sevinç kaplardı içimiz,
Oruç tutacaktık, çünkü biz,
Teravih namazları için heyecanla,
Sığmazdık köy camisine hepimiz.
Okul yolumuzdu oyun yolu,
Bez çantamız odun, yemek, defter, kalem ve kitapla dolu,
Vız gelirdi onları taşımak, karlı, çamurlu iki kilometrelik yolu,
Yerdik öğretmenden tokat, ağlardık dolu dolu.
Eti senin kemiği bizim söylerdi babamız,
Teslim edilirdik köy öğretmenine biz,
Meğer öğretmene saygıdanmış bu söz,
Öğretmenin tokadı sayılırdı o zamanda ders.
Hasan SÖNMEZOĞLU