Hayatın bazen çok kısa olduğu söylenir.
Öyle ki, birkaç saniyeye sığacak kadar. Ancak, dolu ya da boş, kısa ya da uzun tüm hayatlar gerçekte tektir. An değişir, ad değişir, yer değişir ama yaşanan şey tek bir akıştan ibarettir. Her akış öze dönmek, eve dönmek için. Akış insan olmanın kaçınılmaz, ayrılmaz paydasıdır. *Pay* da olan ise sadece yarım kalmamak. İnsan doğuştan yarımdır. Diğer yarısını aramalıdır. Üç seçeneği vardır: Aynı kalmak için direnebilir... Mevcut durumunu dönüştürebilir... Ya da eleyebilir...
Rıza istemediği bir ayrımdadır. Bir insanın hayatına son vermesi istenmektedir. Bulanıklık içindedir. Kendi gerçekliğini arama yolunda ilerlediğinin ise farkında değil. Ve bu yolun insan olma adına olduğunun. Aynı kaderi Edward Rıza’dan sözde bağımsız yaşamakta. Ancak, İRCE denen ülkede olmasına karşın Edward Rıza’dan bağımsız değil. Kendine ait bir hayatı mı yaşıyor her ikisi de? Yoksa adlarına yazılmış tek bir hayatın izini mi sürüyorlar? Rızanın hayatı niceleriyle kesişiyor. Ve o niceleri Rıza’yı Rıza yapıyor. Edward’ı Edward. Kötü diye bir şey yok. Anlıyor.
Her şey iyiye evriliyor.