Gece bir dildir İstanbul`da. Ay ve güneş onun ipeğini dokumak için yarışırlar. Suya inen mehtapta, Ramazan gecelerinin manevi havasında bu dilin fısıltıları duyulur. Bazen tutuşan camlarda, bazen de fener ve mahya alaylarında şiire döner o dil. Mahrem olanla aşikâr olan kol kola girip sokakları dolaşırlar. Eski şairlerin rüyalarını dolduran gece, yeni şairlerin kâbusuna da dönüşür. Romancı ise bir elmas yağmurunun rüyasını görür onda.
Beşir Ayvazoğlu bütün rüyaların yatağı olan geceye İstanbul`dan bakıyor bu kez. Araştırmacı titizliği üslup ve inceliklerle örülüyor. Gecenin sonsuz sırrı yazarın ışığıyla aydınlanıyor. Gece, edebiyat ipeğinin örtüsü altında dans ediyor.
"Elinizdeki kitap, gecelerden söz edilirken, aynı zamanda İstanbul`un aydınlatılma macerasının da kısaca anlatıldığı bir` kitaba dönüştü. Sayfalar arasında gezinirken yer yer bir şehrayinde olduğunuz hissine kapılacağınızı sanıyorum. Ayrıca algılandığına dair bir deneme olarak da okunabilir."