*Ortak geçmiş, tıpkı bir büyü gibi insanları birbirine bağlar. Memleketin dediğin yer, ne doyduğun ne de doğduğun yerdir. Çocukluğunun geçtiği yerdir orası…
…Keriman, elleriyle alttan kaldırdığı memelerini şöyle bir afkaladı. Garibanlar yerçekimine uyup yoğurt torbası gibi sarkıp, hasır gibi kaburgalarının üstüne yayılmıştı. Gençliğinden bu yana sutyan taktığı mı var. Ahir ömründe bir toparlansalar kötü mü olurdu sanki. Veli ağanın kefeninin beş metre fazlasından hep başkaları yararlandı. Kefen hırsızlığı bu sefer kendim için…*
*Batı yönünden doğan Ay, büyümüş, kocaman olmuştu. Yıldızlar çok parlaktı. İlk defa dışarıda yaşadığı bu soğuk kış gecesinin güzelliğinin farkına vardı. Oysa ne kışı severdi ne de gecelerini. Böyle havalarda ayaklarından sürüseler dışarıya çıkma isteği duymaz, kedisi gibi evine sokulur, erkenden uyurdu.*
*Yazar bacım, ne kuşundan söz etmektesin. Sen de kuşlar varmış ki uçurmuşsun. Bende ne uçacak kuş, ne de uçuracak güç kaldı. Öncüller babamla gür... Asıl kafile annemle pır. Kalanlar da eşimle çekip gittiler... Yani torunumun dediği gerçek Game Over işte.
Derenin kuşunu derenin taşı öldürür gerçeğini anımsatması için andaç olarak bırakılmış olmalı bu ağaç. Gövdesinden pırtlayan canlı dalında bakışlarımı unutuyorum. Öyle bir dal ki üstü pıtrak küf yeşilinden yer yer mora dönmüş meyveleriyle dolu. Derenin kuşunu derenin taşı öldürür gerçeğini anımsatması için andaç olarak bırakılmış olmalı bu ağaç…