Bir gece kadınına, bir karanlık kızına bundan daha güzel ve onu daha iyi vasıflandıran bir sıfat bulmaya imkân mı vardı! Güzelliği kadar, ismi de kaldırımlarda meşhurdu.
Güzelliği dillere destan, yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan, gökyüzündeki yıldızlardan düştüğüne inanacak kadar saf bir fahişe Fosforlu. İstanbul`un her sokağını, karakollarını bilen Cevriye`nin karşısına hiç tanımadığı bir adam çıkar. Hayatında kimse Cevriye`ye, hastalığında kendisine bakan, itina eden, ilk kez bir kadın olduğunu hissettiren bu adam gibi davranmamıştır. Bu yabancıyı tanımasıyla birlikte Cevriye daha önce hiç hissetmediği, hiç bilmediği duyguları tadacak ve sevmeyi, tutsaklığı öğrenecektir.
Suat Derviş, ilk kez 1968`de yayımlanan Fosforlu Cevriye adlı kitabında, toplumun dışına itilmiş, "öteki" olarak konumlandırılan bir fahişenin hayatını anlatıyor. Toplumun farklı sınıflarından karakterlere yer verdiği, sade bir dille yazdığı ve insan sevgisini temel aldığı bu romanıyla, toplumda var olan iki yüzlülüğe de ironik yaklaşımıyla dikkat çekiyor.